Productivity Thoughts

Konfor Alanı, Bildirimler ve Küçük Ev Aletleri

Okuma Süresi : 5 dk

Aslında bu yazının konu başlığını dijital minimalizm olarak düşünmüştüm ama son dönemde okuduğum bazı yeni yayınlar doğrultusunda küçük bir değişiklik yaptım. Daha doğrusu bu yazıyı öne aldım. Dijital minimalizm için ayrı bir yazı ele almadan önce KISS felsefesi, açık kaynak ve internet okur yazarlığı başlıklarında tamamlayıcı konulara değinmek istiyorum.

Yine de dijital dünyada minimalizm olarak baktığımızda bu, yalnızca hayatınıza hangi teknolojilerin girmesine izin verdiğimizle alakalı değil, aynı zamanda bunları nasıl kullandığınıza dair tanımları da içermektedir. Peki konfor alanı genel olarak ne anlama gelir ve dijital dünya ile beraber yorumlandığında hayat kalitemize etkisi nasıldır?

Konfor Alanı Nedir?

Ayrıntılara girmeden önce konfor alanının ne olduğunu doğru yorumlamak gerekiyor. En azından yazdıklarımın ana konuya bağlı kalabilmesi için…

Adından da anlaşılacağı üzere konfor alanı, kendimizi rahat hissettiğimiz bir bölge veya konumdur. Bu alanda kaldığımız sürece kendimizi baskı altında, endişeli veya stresli hissetmeyiz. Bu şekilde tanımlandığında kulağa hoş geliyor evet, ama maalesef hiç de düşündüğümüz gibi değil.

Bilincimizin rehavet unsuru, yan gelip yatma sevdalısı, gelişmeye kapalı, hep rahatı düşünen ve bizi baskıda tutan bölgesi desem, bu sefer de çok mu kötü tasvir etmiş olurum. Neyse acı gerçeklerle hemen yüzleşmeyelim ama konfor alanının kulağa güzel gelen ve aslında öyle olmadığı detaylarına bakalım. Hatta bunun modern teknolojinin sunduğu öğelerle nasıl şekillendiğini yorumlayalım.

Yaşamak için Tehlikeli Bölge - Konfor Alanı

Peki devamlı konfor alanında kalmak bizim için neden bu kadar kötü? Birinci ve en öne çıkan kelime “değişim”. Maalesef rahat olduğumuzda hayatımızda gerçekleştirmek istediğimiz değişiklikleri yapmaya daha az meyilli oluyoruz. Çoğu zaman değişimden kaçıyoruz ve korkularımıza yaslanıyoruz. Doğal olarak konfor alanı bizi kendi bölgesine çekiyor. Sonuç olarak ya kısır döngüde devam eden, gelişime ve üretkenliğe kapalı bir rutine, ya da artık tamamen sıradanlaşmış, belki de durmuş bir hayata sahip oluyoruz. Bu kısma kadar dikkat ettiyseniz iki anahtar kelime ön plana çıktı - değişim ve korku.

Özetle bizi konfor alanında tutan ya da değişim için bu bölgeden çıkmaktan alıkoyan korku ve doğal olarak değişikliklerin ketlenmesi oluyor. O zaman “değişim korkusu”, “başarısızlık korkusu” ve “bilinmeyenin korkusu” gibi maddeler bizi bu bölgeye itiyor ya da çıkmamızı zorlaştırıyor. Evet doğru, ancak bana göre en önemlisi; insanoğlunun, varoluşundan beri ilk defa mücadele etme duygusunu barındıran hayatta kalma yeteneklerinin konfor alanında toplanması gibi bir yorum yapabilirim.

Mükemmel Denge : Konfor Alanı vs Zor Şeyler Yapmak

Bildiğiniz üzere Nörobilimciler sinir sisteminin hücresel, fonksiyonel, davranışsal, evrimsel, moleküler ve tıbbi yönlerini incelerler. Güncel araştırmaların biri acı ve zevk duygusu için mükemmel detaylar barındırıyor. Zihnimizde ve bedenimizde nerede ve nasıl ortaya çıktıkları ve yoğunluklarını kontrol etmenin çeşitli yolları hakkında tartışmalar yapılmış.

Konuya ilişkin olarak benim dikkatimi çeken zevk ve acının aynı yerde bulunması, ya da bir başka deyişle beynin zevki işleyen bölümlerinin aynı zamanda acıyı da işlemesi. Yani zevk ve acı bir denge gibi çalışıyorlar. Peki bunun konfor alanı ve zor şeyler yapmak gibi bir karşılaştırmada ne önemi olabilir. Evet şimdi konunun daha bir aydınlanacağı bölüme geldik.

Bu bölümün giriş kısmında zevk ve acının birlikte çalıştığı, belirli bir dengede olduğundan bahsetmiştim. Yani eğer bir konuda, o an beynin zevk kısmını tatmin edecek bir şey yapıyorsak (sosyal medya, netflix, youtube videosu vs.), aynı oranda beynin acı (pain) ya da zor işlerle uğraştığını anlayacağı bir karşılığı sunmamız gerekiyor. Tabi biz bunu yapmadığımız için daha doğrusu beynin tatmin, zevk duygusu devamlı beslendiği için beyin artık bir dengeyi bulmak istese bile kolay olana yöneliyor ve tahmin edeceğiniz üzere alışkanlık haline getiriyor.

Dijitalleşme ve Sapiens’in Bu Durumdan Kurtulması

Günümüzde başta akıllı telefonlar, sosyal medya platformları sürekli bir eğlence ve sanal dopamin kaynağı haline gelmiş durumdalar. Bu yüzden insanoğlu gününün uzun bir kısmını beynin zevk bölgesini tatmin ederek geçiriyor ve maalesef hücre geçmişindeki mücadele, zor işlerle uğraşma gücünü günden güne yitiriyor. Dijitalleşme dışında hayatta kalmak için yapması gereken mücadeleyi artık yapmasına gerek olmadığından, amacı olmayan ne yapacağını bilemediği bir konfor alanına ulaşmış durumda.

Eğer elinizden telefon düşmüyorsa ya da dijital dünyada ilgilendiğiniz eğlence kaynağı unsurları bıraktığınızda, normal hayat, günlük işler daha sıkıcı hale gelmişse, bilin ki işler siz farkında olmadan kötüleşmeye başlamış. Peki bu konuda bir tersine mühendislik yapılabilir mi? Daha doğrusu nasıl zevk bölgesi uzun süre tatmin edilerek bu hale gelindiyse zor işlerle uğraşılarak bir denge bulunabilir mi? Yanıt elbette evet ama bunun için sistemin sizi ayartmak ve zevk bölgenizden çıkmamanız için bulduğu müthiş bir geliştirmesi var; bildirimler.

Bildirimler

Fediverse ve merkeziyetsiz sosyal medya hakkında yazarken uzunca Web 2.0’dan bahsetmiştim. İnternetin daha güzel şekillenmesi gereken bir dönem iyi başlayıp, ardından özellikle sosyal medya ve akıllı telefonlar, anlık bildirimler ile her beğeni, yeni bir haber veya video içeriğiyle hep konfor alanını zorlayan maalesef aşırı merkeziyetçi bir yapıya dönüştü.

Bu noktada “bildirimleri kapatmak elimizde ama” diyebilirsiniz ancak durum öyle bir hale geldi ki maalesef eline akıllı telefon alan topluluk bu bilince sahip değil ya da zaten bunu bilerek istiyor (her önüne gelen bildirime evet diyen kesim).

Hatırlatmakta fayda var; anında iletme bildirimlerinin iyi yanı, şu anda olan hiçbir şeyi kaçırmamanızı sağlamasıdır. Dezavantajı, bir sonraki dikkat dağıtmanın ne zaman geleceğini asla bilemeyeceğinizdir. Bu da doğal olarak işler (sizin) kontrolünüzün dışında gerçekleşiyor demektir. Daha acımasız bir ifadeyle hayatınız kontrol edilmeye başlanıyor ve bir kısır döngü halinde konfor alanının tetiklendiği sanal bir tatminle yaşamaya başlıyorsunuz.

Küçük Ev Aletleri

Bu da benim kendi içeriğimi oluştururken çarpıcı başlık atma aldatmacam olsun :) Aslında işin dijital dünyadaki boyutundan direkt geçiş yapmak istemesem de ana konu başlığı “konfor alanı ve onu etkileyen unsurlar” etrafında gidersek, hayatımızda motor becerilerimizi kullanabileceğimiz küçük ama zor işler mevcut. Bu noktada, hareket etmek ve basit ev işleriyle uğraşmak istediğinizde küçük ev aletleri sizi konfor alanında tutmak için elinden geleni yapıyor. Bıçakla havuç dilimlemek yerine mutfak robotu ya da yumurta haşlama makinesi (kronometre ile 5dk bile tutmanıza izin yok) :). Hani bildirim gelmediği zaman oluşan o boş ama geniş zamanlar tam da bunun için var aslında. Emin olun hiçir şey sizi keserek, dilimleyerek, pişirerek hazırladığınız ve süreci takip ettiğiniz bir kahvaltı ya da akşam yemeği kadar tatmin edemez. Ya da işler yakında Love, Death & Robots’un şu bölümündeki gibi bir şeye dönüşecek. :)

Kısa Değerlendirme

Toparlamak gerekirse teknoloji, devamlı onunla yaşayamayız ama kesinlikle onsuz da yaşayamayız. Ancak sürekli bilgiyle beslenme ihtiyacını, belirli bir oranda (fiziki olarak) uygulamaya dönüştürüp, başkalarıyla etkileşime girme ihtiyacını da (sosyal medya) içine katarak aradaki dengeyi nasıl bulacağımızı öğrendiğimizde, dijital köleler olmayı bırakacağız.

Yukarıda tanımlamaya çalıştığım ve çeşitli örnekler verdiğim konfor alanından her çıktığımızda ve bizi geliştiren zor işleri belirli bir dengede eklediğimizde kontrolün elimizde olduğunu daha fazla hissedeceğiz.